Ana içeriğe atla

Çanakkale-1

 18 aralık 2019. Bursa'dan Çanakkale'ye 4.30 saat suren yolculuğum sonra erdi. Çanakkale'ye ulaştığımda şehrin dışında bulunan otogardan servisler şehrin en hareketli noktalarından biri olan iskele meydanına bırakıyor sizi. Güzergah üzerinde inmek isterseniz eğer orası başka. Meydanda sizi deniz,eski bir top ve saat kulesi karşılıyor. 'işte bu topraklar geçmişin ve geleceğin coğrafyası. Binlerce yıl önce Dardanos ismiyle anılan yer kim bilir bizden binlerce yıl sonra hangi isme sahip olacak' dedirtiyor. Kalacak yer arayanlar için şehirdeki otellerin çoğunluğu da bu meydanda ve meydana çıkan ara sokaklarda mevcut. Meydanın 100-150  metre kuzeyinde 2004 yılında 'Truva' isimli filmin çekimlerinde kullanılan ahşap Truva atı sergilenmekte. Atı fotoğrafladıktan sonra beni almaya gelen arkadaşımla birlikte eski kordonun bitimindeki ara sokaklarda dolaşmaya başladık. Nüfusun hatırı sayılır bir kısmı dışarıdan gelen öğrenci. Arnavut kaldırımlı taş sokaklar, kafeler, eskiden beri burada iş yapan esnaflar... bana çok kendi halinde geldi Çanakkale'nin merkezi. Balık-ekmek yemek için "sardalye" isimli küçük ve salaş görünümlü mekanda gayet hoş çıtır ekmek arasında turşu suyuyla birlikte levrek yedik. Şehirde fazla kalamayacağımdan keşfetmeye yetecek kadar gezemeyecektim. Bu yüzden hiç gitmediğim Çanakkale şehitliği için meydanda bulunan firmadan ertesi gün için tur satın aldım. Daha sonra vakit geçirmek için tekrar ayni sokaklara döndük. Türkülere konu olan Aynalı Çarşıyı ziyaret ettik burada ekseri şehir dışından gelen insanların Çanakkale'ye ait hatıra hediyeleri satın alabileceği dükkanlar mevcut. Daha sonra yürümeye devam edip Deniz müzesine girdik. Geçmişte kullanılan deniz savaşı materyalleri, silah ve ekipmanlarından bazıları burada sergilenmekte. Burada da yine ziyaretçilerin anı ürünleri satın alabileceği Çanakkale deniz komutanlığına ait bir mağaza mevcut. Topraktan yapılan anı tabakları, plaketler, cüzdan, notluk, tişört, Çanakkale tarihiyle ilgili kitaplar, anahtarlık gibi ürünler mevcut burada. Fiyatları ise gayet uygun. Müzenin deniz tarafında oturulabilecek banklar var. sessiz ve sakin bir ortam, karşınızda ise o meşhur satırlar 'Dur yolcu bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir'.

saat kulesi





Türkülere konu olan meşhur Aynalı Çarşı

Buradan güneye, Kepez istikametine doğru yürümeye başladık. İsmi bu kadar ön planda olan bir şehre nazaran sakin geldi bana buralar. uzun bir yürüyüşten sonra yeni kordona ulaştık. Biraz dinlenmek için kordelya kafede çay içip oturduk. yazları belki farklıdır ama kış vakti buradaki sahil tam kafa dinlemelik. yürümeye devam ettik bu kez rotamız kepez sahiliydi. Sahile yaklaştıkça kokudan balık konservesi fabrikasının varlığını hissedebiliyorsunuz . Balık seven biri olsanız bile bir sure sonra yoğunlaşan koku rahatsız edici bir noktaya ulaşıyor. Kepez sahili merkezdeki kordonlara göre daha fazla yeşillendirilmiş. Sahilden biraz yukarı yürüyüp Atatürk Caddesine çıkıp biraz daha güneye yürüyünce kalacağımız yere ulaştık. Neredeyse tamamı yürümekle gecen bir günün sonunda yorgun hissediyordum ama bir şehri  - tamamını olmasa da -  boydan boya yürüyerek geçmiş olmanın verdiği haz bu yorgunluğu bastırıyordu.



Ertesin gün sabah 8 gibi uyanıp doğru yola koyuldum. 9 da kalkacak tur minibüsüne yetişmek üzere meydanda bulunan acente ofisine gittim sanırım biraz erken gitmişim, aracımızı beklerken sabah çıkarken yanıma aldığım muz kahvaltım oldu, yarım saat bekledikten sonra minibüsümüz geldi. hemen feribotla karsı kıyıya 15 dakikalık bir yolculuk yaptık boğazın en dar yerinden. Burada bulunan kilitbahir kalesinde turumuz başlamış oldu.1452 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'u almak üzere yapılan çalışmaların bir parçası burası. Yine İstanbul alınınca Çanakkale'ye bir başka gelişinde, Troya savaşına atfen, doğu ve batı medeniyetlerinin arasında geçen  savaşın yani 'truvanın intikamını aldım' diyor bu büyük kumandan. Daha sonra namazgah tabyası ve daha güneye o meşhur abideye yöneldik. abideyi fotoğraflarken içimden şunu diyordum; "bu yükselen sütunlar Türkün Tanrısına ulaştığı bir kapı, Türkün bu topraklara vurduğu bir mühür gibi duruyor". Buradan kuzeye doğru hareket ettik. Sadece tarihi önemiyle değil doğal güzelliğiyle de etkiledi beni Çanakkale yol üzerinde bulunan uçsuz bucaksız ormanlar sizi içine çekiyor. Tarihte Troyalılar, Akalar, Persler, Katalonyalılar ve daha niceleri bu coğrafyanın cazibesine kapılıp gelmişlerdi. Yine gelmişler fakat yüce Türk ulusunun dirayetiyle karşılaşmışlardı.


Meşhur 57. Piyade alayı şehitlerinin yattığı alan


Bu yönde Fransızların yaptırdığı mezarlar, İngilizlerin diktiği Helles anıtı ve bizim meşhur 57.alay şehitliğimiz bulunuyor. Türk tarihine ismini altın harflerle yazdıran  büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Paşa bilgi, cesaret, öngörü daha önceki tecrübeleriyle müthiş bir destanın parlayan yıldızı haline geliyor. Son intikalimiz de Conkbayırı'na gerçekleşiyor. Buradaki muharebeler cephenin en önemli muharebelerinden. Bölgenin batısında konumlanan Anzak kuvvetlerinin ani bir baskınla bozguna uğratılmasıyla lehimize sonuçlanıyor. Ayrıca burada Bigalı köyünde Atatürk Evi müzesi var. Savaş sırasında Atatürk tarafından karargah olarak kullanılan ev çeşitli malzeme ve belgeler barındıran bir müze olarak kullanılıyor. Yanlış hatırlamıyorsam 3.5 TL karşılığında girebiliyorsunuz. Artık dönüyoruz saat 16:00 dünküne nazaran daha fazla yorulmuştum. Önceki gün yürüdüğüm güzergahı yürümeye cesaret edemedim. Kepez istikametine giden şehir içi otobüsleri 10 dakikaya bir geliyor Truva atının önündeki duraklara. Ayakta biraz yolculuktan sonra kalacağım yere ulaştım. Yüklerimden kurtulup arkadaşımla yemeğe çıktık. Yemeğe değinmeme gerek olmadığını düşündüm bunları yazarken. Daha sonra kepez sahilinde yürüyüş yaptık, sessiz sakin.
Binlerce yıldır bütün medeniyetlerin tutkuyla istedikleri bu güzel şehirden Troya antik kentini görmeye fırsat bulamamanın üzüntüsüyle ayrılma vakti gelmişti. Troya antik kenti için ayrıca vakit ayırıp yine geleceğim.


Savaşmaya gelenlerden kalanlar


Savaşta kullanılan malzemelerden


Çanakkale Şehitleri Anıtı


Aziz Şehitlerimiz


Aziz Şehitlerimiz









Namazgah



Truva filminde kullanılan at. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağmurlu Birkaç Gün

    Yol İnsanı Terbiye Eder  Geyve-Bolu Arasında Bir Yer      Eylül'ün son günü saat sabahın beşi. Yağmur geceden başlamış, ziyanı yok. Meteorolojiyi umursamadan Bursa'dan koyuluyorum. Rotamı ve konaklamalarımı birkaç gün evvelinden belirlediğimden güzergahı hiç değiştirmeden, İznik üzerinden Bolu istikametine sürüyorum motorlu taşıtlar vergisini. Yağmur gittikçe şiddetini artırıyor. İznik'i geçip Adapazarı yoluna düşüp kara bulutların gölgeleri artık görünür olmaya başladığında yol üzerindeki sağlı sollu serpiştirilmiş köylerin kimi eski kimisi de artık terk edilmiş evleri, ahırları ve depoları yolcuları ürkütmeye çalışan bir siluet haline gelmişti. Böyle binaları izlemek bana sebebini bilmediğim tarifsiz bir keyif veriyor. Pamukova civarına geldiğimde artık kızıl ışıklar gökyüzünü kaplamıştı. Geyve istikametindeki yüksek tepelerin aralarından akıp giden sis bulutları içinde bir yükselip bir kaybolan rüzgar türbinleri yolcuları selamlıyor. Ardından Geyve'y...

Where is Etihiopia?

Bize gelişi buysa demek ki! Birçok kişinin severek içtiği, içmeden duramadığı, duraksamadan içemediği, içemeden.. -her neyse- kahvenin nereden geldiğini bir kaç yıl önce öğrendiğimde, zaten adımımı atmadığım, sağda solda mantar gibi biten meşhur yemen kahvecilerinin yemenliliklerinden bir kez daha şüphe duydum. Ana vatanı Etiyopya olan kahve ile Türkler'in tanışması Osmanlıların Yemen'i almasıyla gerçekleşmiş. Tabi bizden sonra da Avrupalılar tanışmış. Şimdi dünya üzerinde gitmediği yer kalmayan kahvenin tiryakisi olmasam da değişik bir şeyler içmiş olmak için arada içiyorum.  Varsayılan kırk yıllık hatır süresi kahvenin türüne göre değişiklik gösteriyor mudur acaba? Oturup kahve içme imkanımız olsa da aklımıza gelmediğinden kahve içmediğimiz yakın dostlarımızla bu samimiyeti sürdürebilmek için bu ritüeli gerçekleştirmek şart mı? 3 yıl olmuştur her halde bu fotoğrafı çekeli. Dondurmalı kadayıftan sonra Kahve! Kahvenin sıradan bir fotoğrafı. Rengini k...

Yeniden İznik

İznik'e Doğru-2       Temmuz ayının tam ortası. Sıcaktan uyuyamadığım bir gecenin sabahında hafifçe bir uyuklamadan sonra uyanır uyanmaz "Nereye?" diye soruyorum kendime. Epey zaman sonra işten güçten fırsat bulup gidemediğim İznik geliyor aklıma ve 'is Nicaea' diyorum. 2023 yılının Ocak ayında açılan yeni İznik Müzesini ve yine 2023 yılında ziyarete açılan antik Roma Tiyatrosunu görmeyi istiyorum.  İlk gelişimde henüz restorasyonu tamamlanmamış olan tiyatronun açılmadan önceki haliyle karşılaştığımda içine girip ziyaret edememenin hayal kırıklığını böylece üzerimden atacaktım.     Öğle saatlerine doğru çantamı hazırlayıp ikinci İznik yolculuğuma başlıyorum. Yaklaşık 40 dakika sonra İznik'e vardığımda Yenişehir kapıdan içeri girince hemen sağda şehrin girişine kurulmuş müze, surların ardından yükseliveriyor gözünüzün önünde. Otopark sorunu yok gibi. En azından şimdilik. Girişler Müze Kart ile yapılmakta. Müzede Neolitik dönemden Osmanlı dönemine kadar İzni...