Hayata dair ne biliyoruz?
Bizi tatmin etmeyen, kendimizi gerçekleştiremediğimiz ortamlardan kurtulma telaşımız anlamlı mı? Böyle ortamlardan kurtulma amacımıza uygun hareket ettikten sonra neden neden anlamsız olsun ki?
Kimileri için hoşça vakit geçirilen durumlar, başkaları tarafından alay konusu olduğunda, bu istek ve arzularımızın üzerini örter, gülünç duruma düşmemek için bütün bunlardan vazgeçebiliriz. Ne kötü. Nereden geliyor bu bir şey düşünürken, söylerken, dinlerken, yerken, izlerken başkalarının zevklerine uyup uymadığını kontrol etme ihtiyacı?
Bizi sardığını farz ettiğimiz masumiyetimizin altında yine kendi dünyamızın günahkarlıklarının yükünü taşıyan bizleriz. Başkalarının bu günahlarını eşeleyip bulmaya çalışan, Bulduğumuzda hazine bulmuş gibi sevinen yine bizleriz. Yaşadıklarımız her ne kadar bizim hayatımızın gidişatıyla ilgili olsa da, başkaları tarafından kendi nazarlarındaki ahlak sınırlarına uymadığında, ne kadar ahlaksızca ve günah olduğunun saçmalığı bir yerlerde karşımıza duvar gibi dikiliyor. Etraftaki bu duvarların, kendisine çarpa çarpa ilerleyenleri, umulmadık bir yerlerde kendi doğrularının sınırları içinde yakalayıp yine kendine ait hesaplara bizleri de ortak etmek hevesi ve hırsı ne kadar acınası değil mi?
Romanın son sayfalarında okuduğum bir kaç satırı çok beğendim.
İçimizdeki şeytan bizim gururumuzun ve salaklığımızın uydurması. İçimizde tembellik, acizlik, bilgisizlik ve hakikatten kaçma alışkanlığı var!
Yorumlar
Yorum Gönder